Regresyon çalışmalarında “enerji” esas alınır. Negatif enerjiyi pozitif’ e dönüştürerek, farklı bakış açıları yaratarak, daha geniş bir perspektiften bakabilmek ve bunu hayatımıza uygulayabilmek amaçlanır. Eğer yeterince istek, inanç ve güven sahibiyseniz, kısa sürede ve kolayca yol alırsınız. Ancak yaptığımız seçimlerin özü iradeye dayanır. Ya zayıf bir iradeyle ya da kuvvetli bir iradeyle kararlar alır; yine aldığımız kararların sonucuna göre yaşadıklarımızın sorumluluğunu üstleniriz.
Sahip olduğumuz enerjiler, bizi pozitif yönde de negatif yönde de etkileyebilir. Eğer içimizdeki enerjiyi yaratıcı bir şekilde ifade edemezsek, başkalaşabilir, ya kendimize ya da başkalarına fark etmeden zarar verebiliriz. Şimdiki hayat çocukluk anılarımız ya da geçmiş yaşam travmalarımız, korkuya ve cesaretsizliğe yol açıyor olabilir. Tıpkı alkol sorunu olan birinin problemlerinden alkolle kaçması ya da kilo problemi olan birinin içindeki sevgi eksikliğini yemekle doldurmak istemesi gibi siz de yaşadığınız travmalarınızla yüzleşmek ve kendi gücünüze sahip çıkmak yerine, “davetsiz enerjilerinizle” yaşamaya çalışıyor olabilirsiniz. Bunun için öncelikle bu enerjilerin saptanması ve sizden ayrıştırılması gerekir.
Bu enerjilerin başlıca nedeni; çocukluk travmalarımızdır. Yaşadığımız travmalar enerji alanlarımızı ve yaşam potansiyelimizi daraltır. Gündelik işleri bile yapamaz, sevdiklerimize tahammül edemez hale gelebiliriz. Mesleki anlamda ilerleyemez, özel ilişkilerde başarısız olabiliriz. Düşük özgüven, düşük enerji, odaklanma sorunu, korku, kaygı, endişe, kendini olduğundan farklı biri gibi hissetme v.s. eklenti enerjileri açıklar. Çok fazla gece hayatı olan, alkol ve uyuşturucu madde alan kişiler, ayrıca gün içinde insan sayısının fazla olduğu yerlerde mesela; hastanede çalışan ya da bir süre hastanede kalmış olanlar, düşük sonucu bebeğini kaybeden anneler eklenti enerjileri muhtemelen var olan kişilerdir.
Aslında insanlar enerjetik alanı korunaklı varlıklardır, ancak yaşadıklarımız ve taşıdığımız izleri, tıpkı bir balonun üzerinde bir delik varsa hava kaçırması gibi, bizde de o şekilde, hem enerjimizi yitirme hem de dışarıdan gelen negatif etkilere karşı korunaksız hale gelmeye sebep olabilir. Bunun için öncelikle karanlık yanlarımızla yüzleşip, zayıf noktalarımızı tespit ederek çözmeli, böylece irademizi kuvvetlendirmeliyiz.
Eklenti enerjiler genellikle ışığa geçmeyi reddeden, ışıkta yargılanacağını ya da cezalandırılacağını düşünerek, arada kalmış varlıklardır. Kendilerini ifade edebileceklerini düşündükleri, düşük enerjili kişilere takılırlar. Hayatımızın herhangi bir anında da bize eklenebileceklerini söylemek istiyorum. Ben de kendi eklenti enerjilerimden özgürleştikçe ayaklarımdaki üşüme sorunumun geçtiğini ve aşırı soğuklar da bile artık herhangi bir sorun yaşamadığımı söyleyebilirim. Yine bu konuda yaptığım seanslardan bazı örnekler vermek istiyorum.
Ani ve şiddetli bir şekilde ölen kadın yavrularını bırakmak istemediği için dünya düzeyinde kalmayı seçmiş; acı ve öfkeyle danışanım Aysun’ a çekilmişti. Aysun çocukları sevmesine rağmen, çocuk seslerinden aşırı rahatsız oluyordu. Anne ve babası o çocukken boşanmıştı. İçsel olarak sevgi ihtiyacı içindeydi ve başkalarından sevgi görmeyi istiyordu. Bu durumsa onu bencilleştiriyor ve yalnızlığa itiyordu. Eklenti enerjiyse onun çocukken kendini yalnız ve çaresiz hissettiği bir anda ona çekilmişti. Ondan yeterince güç ve sevgi aldığını hissediyordu. Aslında eklentinin bu zamana kadar kendisini negatif etkilediğini fark edince, onu sevgisini verebileceği kendi yavrularının yanına, ışığa yollamayı seçti. Aysun şimdi kendi içindeki sevgi kaynağından beslenmeyi ve paylaşmayı seçiyor.
Bir başka seansta danışanım Ali, kendini zayıf ve güçsüz hissettiğinden yakınıyordu. Enerjetik alanını taradığımda bedeninde üç ayrı bölgede eklentileri olduğunu fark etti. Bu enerjilerden biri, daha önceki yaşamında başka insanlara zarar vermiş; ışığa geçince yargılanacağını düşünmüştü. Yıllardır migren ağrıları çeken Ali, bu enerjinin kendisine güç ve kuvvet vermediğini, tam aksine onun enerjisini tükettiğini fark edince, enerjiyi serbest bırakmaya karar verdi. Onu sevgiyle ışığa gönderdi. Kendi gücüne sahip çıkmayı seçti.
Bir başka danışanım Ceyda, bebekken babasını kaybeden küçük bir erkek çocuğu fark etmeden kendisine çekmişti. İkisinin de ortak noktaları; biri annesini diğeri babasını kaybeden iki çocuk olmalarıydı. İkisi de öylesine sıkı bir şekilde birbirlerine tutunmuştu ki sanki bir bütün olmuşlardı. Danışanımın kendi annesiyle ruhsal boyutta görüşmesini, kendini ifade etmesini ve vedalaşmasını istedim. Bu sarsıcı özlem ve hasret gidermeyle eklenti enerjinin artık gitme vaktinin geldiğini anladı. Danışanım bir şekilde yaşarken hayatı kaçırıyor, bir türlü kendi yaşıtları gibi davranamıyordu. Annesi onun psişesinden gitmeye hazırdı ve kızına artık olgun bir kadın olduğunu ve kendi kendine de ebeveynlik edebileceğini; sahip olduklarına şükretmesi gerektiğini söyledi. Anne kız olması gerektiği gibi vedalaştılar. Danışanım şimdi kendi hayatına sahip çıkıyor.
Eklenti enerjilerle aramızdaki ilişki tıpkı bir tencere – kapak ilişkisi gibidir. Başka bir anlatımla bir ayna görevi görüp onları kendimize çekeriz. İrademiz güçlendikçe ve zayıf noktalarımız çözümlendikçe, davetsiz enerjilere karşı daha korunaklı hale geliriz.
İçimizdeki karanlıkla yüzleşip, kabul ederek sevme potansiyelimizi artırabilir; hayatımızda bolluğa, manevi zenginliğe ve huzura daha fazla yer açarız. Tıpkı bir detektör gibi, enerjimizi ve hayat ritmimizi azaltan düşük enerjili bir varlığı saptayabilir, onu ait olduğu yere sevgiyle gönderebiliriz. En çok ihtiyacımız olan “Sevgi”; tüm varlıkların özüdür.
Sevgilerimle…
Sema Dikyol Selvi